期刊论文详细信息
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi
Eş‘arîlik-Hanbelîlik Farklılaşmasının Toplumsal Yansımaları
Ümüt Toru1 
[1] AMASYA ÜNİVERSİTESİ, İLAHİYAT FAKÜLTESİ;
关键词: history of islamic sects;    ashʿarism;    ḥanbalism;    fanaticism;    theological debate;    sectarian conflict;    i̇slam mezhepleri tarihi;    eş‘arîlik;    hanbelîlik;    taassup;    tartışma;    mezhep çatışması;   
DOI  :  10.18505/cuid.402943
来源: DOAJ
【 摘 要 】

Eş‘arîlik, ortaya çıktığı ilk günlerden itibaren Hanbelîlik ile yakın bir ilişki içerisinde olmuştur. Ancak dinsel meselelere onlardan farklı şekilde yaklaşması, sık sık onlarla karşı karşıya gelmesine yol açmıştır. Üstelik bu karşılaşmalar, sadece kelâmî tartışmalarla da sınırlı kalmamış, zaman zaman ölümlere yol açan toplumsal çatışmalara dönüşmüştür. Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki ilk kitlesel olaylar 429/1038 yılında Bağdat’ta meydana gelmiştir. Sonraki dönemlerde devam eden çatışmalar, özellikle Nizâmülmülk’ün vezir olmasıyla zirveye ulaşmıştır. Çatışmaların görünür sebebi, iki mezhep arasındaki kelâmî ihtilaflardır. Ne var ki, Eş‘arîliğin yükselişinin genellikle Hanbelîlik aleyhine bir seyir izlemesi, toplumsal hayattaki çatışmaların en önemli sebebidir. Eş‘arî düşüncenin dönemin önde gelen yöneticileri tarafından desteklenmesi ve bu desteğin etkisiyle bazı Eş‘arî vaizlerin Hanbelîler hakkında teşbih ve benzeri ithamlarda bulunması da çatışmalara yol açan etkenler arasında yer almaktadır. Ancak herhangi bir itham söz konusu olmadığı durumlarda bile her iki mezhep mensuplarının da inançlarıyla ilgili eleştirilere şiddet ile karşılık verdiği olmuştur. Bu da mezhep taassubunun çatışmaların arkasındaki en önemli sebep olduğunu göstermektedir. Özet: Eş‘arîlik, Ebu’l-Hasan el-Eş‘arî’nin fikirleri etrafında teşekkül eden mezhebin adıdır. Eş‘arî ve mezhebi, genel düşünce sistemi itibariyle Küllâbîliğin devamı mahiyetindedir. Ancak IV. (X.) asrın sonlarından itibaren Küllâbîliğin yerini almış ve bağımsız bir mezhep olarak anılmaya başlanmıştır. Daha çok Irak, Horasan, Şam, Mağrip ve Yemen bölgesindeki Şâfiî ve Mâlikîler arasında yayılmıştır. V. (XI.) asrın son çeyreğine gelindiğinde ise söz konusu coğrafyada, Şâfiî ve Mâlikîler’in çoğunun ortak itikâdî mezhebi haline gelmiştir. Bakıllânî (403/1013), İbn Fûrek (ö. 406/1015) ve Ebû İshak el-İsferâyinî’nin (ö. 418/1027) gayretleri, bu dönemde Eş‘arîliğin yükselişinde önemli rol oynamıştır. İlerleyen yıllarda ise Selçuklu veziri Nizâmülmülk’ün (ö. 485/1092) Eş‘arîliğe olan katkısı, gerçekten çok büyüktür. Onun kurduğu Nizâmiye Medreseleri, Eş‘arîlerin Horasan’da Hanefîler, Bağdat’ta ise Hanbelîler karşısında güçlenmesini sağladı. Temel misyonu Şiî düşüncenin nüfuz sahasını sınırlamak olan Nizâmiye Medreseleri, bizzat Nizâmülmülk tarafından Şâfiî ulemaya vakfedilmiştir. Medreselerin vakfiyesinde yer alan Şâfiîler’e aidiyet şartı, Şâfiîler ve zaman içerisinde Şâfiîler’in büyük bir kısmının itikâdî mezhebi haline gelen Eş‘arîler açısından önemli birtakım avantajlar sağlamıştır. Mısır, Şam ve Yemen bölgelerine gelince, Eyyûbîler bu bölgelerde Eş‘arîler’e çok önemli destekler sunmuştur. Onlar, yaklaşık iki asır süren iktidarları süresince, Eş‘arîliğin güçlenmesi için çalışmışlar ve devletin kurucusu Selahaddin Eyyûbî’den (ö. 589/1193) itibaren uzun bir süre bunu bir devlet politikası olarak yürütmüşlerdir. Eş‘arîliğin bu hızlı yükselişi, mihne sürecinden sonra Ashâbu’l-Hadis’in en önemli temsilcisi konumuna yükselen Hanbelîler Hanbeliler ile olan ilişkilerinin gergin bir seyir izlemesine yol açmıştır. Bu gergin ilişkilerin ilk muhatapları, hiç kuşkusuz, Küllâbî âlimler olmuştur. Hicrî dördüncü asrın başlarında ise Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî, Küllâbîler’e yönelik Hanbelî tepkinin doğal vârisi olmuştur. O, en başta “Kur’an lafızlarının mahluk olduğu” yönündeki farklı yaklaşımı nedeniyle Hanbelîler ile karşı karşıya gelmiş ve bazı saldırılara maruz kalmıştır. İmam Eş‘arî’ye yönelik Hanbelî tepkiler, vefatından sonra da devam etmiştir. O, 324/935 yılında Bağdat'ta vefat ettiğinde kabrinin Hanbelîlerce tahrip edilmesinden endişe edildiği için gizlice defnedilmiştir. Bunun yanında defnedildikten sonra kabri, birtakım Hanbelîlerce birkaç defa tahrip edilmiştir.Eş‘arî’den sonra Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki ilk toplumsal olaylar, onun vefatından yaklaşık yarım asır sonra, Batı Horasan’ın önemli ilim merkezlerinden İsfehan’da meydana gelmiştir. Hanbelî âlim İbn Mende (ö. 395/1005) ile Eş‘arî âlim Ebû Nu‘aym el-İsfehânî (ö. 430/1038) arasında “Kur’an lafızlarının mahluk olup olmadığı” meselesi etrafında başlayan tartışma, taraftarları arasında uzun süren olayların yaşanmasına yol açmıştır. Ebû Nu‘aym, bazı saldırılardan canını zor kurtarmıştır. Bu yüzden de İsfehan’ı terk etmek zorunda kalmıştır.Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki gergin ilişkiler, V. (XI.) asırda zirveye ulaştı. Bu yüzyıl boyunca bilhassa Bağdat’ta çok sayıda olay meydana geldi. Haberî sıfatların tevili konusundaki tartışma, iki taraf arasında zaman zaman çatışmaya dönüştü. Eş‘arî âlimler, Ebû Ya‘lâ el-Ferrâ’nın (ö. 458/1066) İbṭâlu te’vîli’s-ṣıfât adlı eserini delil göstererek Hanbelîler’i teşbih (Allah’ın insanlara benzerliği) ve tecsîm (Allah’ın insan biçiminde tasavvur edilmesi) fikrini savunmakla itham ettiler. Abbâsî halifeleri de bu tartışmada genelde Hanbelîler’in yanında yer aldılar. Örneğin Kāim Biemrillah, Kādirî İtikâdı  diye bilinen meşhur bildiriyi 433/1042 yılında tekrar yayınladığında, haberî sıfatlar konusunda Hanbelî yaklaşımın kabul edilmemesinin küfür sebebi sayılacağını ilan etti. Çeşitli mezheplere mensup âlimlerinin bulunduğu bir ortamda okunan bildiri, enteresan bir şekilde ilk önce Eş‘arî âlim Ebü’l-Hasan Ali b. Ömer el-Kazvînî’ye (ö. 442/1051) imzalattırılmıştır. Halbuki Kazvînî, 429/1038 yılında, İbṭâlu te’vîli’s-ṣıfât hakkında sert eleştirilerde bulunmuş ve bu yüzden bazı olaylar çıkmıştı. Bu durum, bildirinin öncelikle ona cevap mahiyetinde olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir.Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki gergin ilişkilerin kurbanı, 451/1059 yılına gelindiğinde Eş‘arî âlim Hatîb el-Bağdâdî (ö. 463/1071) olmuştur. O, vezir İbnü’l-Müslime’nin desteğiyle Mansûr Camii’nde hadis dersleri veriyordu. Ancak vezirin vefatından sonra Târîḫu Bağdād isimli eserindeki birtakım ifadeler nedeniyle Hanbelîler’in tacizlerine maruz kaldı. Öyle ki hayatından endişe etmeye başladı. Bu yüzden de 451/1059 yılında Bağdat’ı terk edip Dımeşk’e gitmek zorunda kaldı.Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki gergin ilişkiler, özellikle Nizâmülmülk’ün Selçuklu veziri olduğu dönemde zirveye ulaşmıştır. Hatta bu dönemde ölümle neticelenen bazı olaylar bile olmuştur. Mesela 469/1076 yılında başlayan ve yıllarca devam eden olaylarda Hanbelîler, kendilerini telbih ve tecsimle suçlayan Eş‘arî âlim Ebû Nasr b. Abdulkerim el-Kuşeyrî’ye (ö. 514/1120) saldırmış ve çıkan olaylarda yaklaşık yirmi kişi ölmüştür. Eş‘arî düşüncenin Nizâmülmülk’ün desteğiyle her geçen gün güçlenmesi ve bu desteğe güvenen bazı Eş‘arîler’in birtakım tacizkâr söylemleri, bu dönemdeki olayların temel sebepleri arasında zikredilebilir.Nizâmülmülk’ün 485/1092’de vefatından sonra, Eş‘arîler ile Hanbelîler arasında uzun bir süre ciddi bir hadise yaşanmamıştır. Ancak VI. (XII.) asrın ortalarına gelindiğinde ilişkiler, Eyyûbîler’in idaresi altındaki Mısır, Şam ve Yemen bölgelerinde yeniden gergin bir hâl almaya başlamıştır. Bunun yanında Merv gibi birtakım Horasan şehirlerinde de bazı olaylar meydana gelmiştir. Ancak yaşanan gerginlikler, geçmişteki bazı olayların aksine hiçbir zaman kitlesel bir hâl almamış, sadece bazı âlimlerin birtakım sıkıntılar yaşamasıyla sınırlı kalmıştır. Üstelik baskı altında tutulan ve mağdur edilen kişiler, geçmiş dönemlerin aksine çoğunlukla Hanbelî âlimler olmuştur. Bu dönemden sonra ise iki mezhep arasında kaynaklara geçen ciddi bir olay yaşanmamıştır. Dolayısıyla iki mezhep arasındaki toplumsal egemenlik yarışının söz konusu olaylara yol açtığı söylenebilir.

【 授权许可】

Unknown   

  文献评价指标  
  下载次数:0次 浏览次数:1次