期刊论文详细信息
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi
Şâfiî Mezhebinde Şer‘u Men Kablenânın Hüccet Değeri Üzerine Bir Değerlendirme
Mehmet Selim Aslan1 
[1] YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ, İLAHİYAT FAKÜLTESİ;
关键词: islamic law;    shafiīsect;    pre-islamic divine laws;    evidence;    fiqh matter;    i̇slam hukuku;    şâfiî mezhebi;    şer‘u men kablenâ;    delil;    fıkhî mesele;   
DOI  :  10.18505/cuid.440015
来源: DOAJ
【 摘 要 】

Hz. Muhammed’den önceki peygamberlerin getirmiş oldukları dinî hükümler olarak tarif edilen “şer‘u men kablenâ”ya dayanarak hükümleri istinbât etme hususu Şâfiîler arasında tartışmalı konulardandır. İhtilafın sebebi Hz. Muhammed’den önceki peygamberler vasıtasıyla bildirilen hükümlerin Müslümanlar nezdinde hukukî bir değer ifade edip etmemesidir. Öte yandan Kitap veya sünnette zikredilmeyip sadece önceki semavî kitaplarda geçen hükümlerin ve bu iki kaynakta yer almasına rağmen Müslümanlar hakkında mensûh olduğuna dair delil bulunan önceki ilahî hükümlerin Müslümanları bağlamayacağı hususunda fakihler arasında herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Aynı şekilde oruç gibi Müslümanlar hakkında da yürürlükte kalan önceki ilahî dinlere ait hükümlerin onları bağlayacağı hususunda herhangi bir tartışma bulunmamaktadır. Kitap veya sünnette yer almakla birlikte neshedilip edilmediğine ilişkin delil bulunmayan hükümlerin Müslümanlar için bağlayıcı olup olmadığı ise tartışmalıdır. Bu çalışmada öncelikle İmam Şâfiî’nin ve Şâfiîlerin Kur’an veya sünnette yer almasına rağmen Müslümanlar açısından yürürlükte bırakıldığına veya yürürlükten kaldırıldığına ilişkin delil bulunmayan şer‘u men kablenâ ile ilgili metodolojik anlayışlarını ve akabinde bu fakihlerin teorik anlayışlarını pratikte ne kadar işletip işletmediklerini fıkhî örnekler üzerinde inceleme konusu yapmayı amaçlamaktayız.    ÖzetŞâfiîlerin görüşüne geçmeden önce Şâfiî usulcüler arasında şer‘î bir delil olup olmayacağı tartışılan şer‘u men kablenânın mahiyetinin belirlenmesi gerekmektedir. Zira görüşleri sağlıklı bir biçimde ortaya koymak, tartışma konusunun belirlenmesine bağlıdır.  Bu itibarla, şer‘u men kablenâ konusundaki metodolojik tartışmaların pratik sonucunu belirleyebilmek için Şâfiî usulcü ve fakihlerin şer‘u men kablenâ teriminden neyi kastettiklerinin çerçevesini çizmek gerekir.  Sözlükte “bizden öncekilerin şeriatı” manasına gelen şer‘u men kablenâ, fıkıh dilinde “Hz. Muhammed’den önceki peygamberler vasıtasıyla bildirilen dinî hükümlere” denir. Aslında bu tanım şer‘u men kablenânın delil değeri bakımından genel bir tanımındır. Çünkü Kitap ve sünnette yer almayan önceki ilahî hükümlerin bilgi değerinin sıhhatini değerlendirmeye tâbi tutma imkânı bulunmadığı için, şer‘u men kablenâyı hüccet olarak kabul edenler dâhil bütün usulcü ve fakihler Kitap ve sünnette zikredilmemiş önceki ilahî tebliğlerin Müslümanlar bakımından herhangi bir bilgi değeri kazanamayacağı ve dolayısıyla onun geçerlilik ve bağlayıcılığından söz edilemeyeceği hususunda ittifak etmişlerdir. Bu takdirde, hüccet değeri üzerinde tartışmaların yapıldığı şer‘u men kablenânın çerçevesi belirlenmelidir. Usul eserlerinde şer‘u men kablenâ, önceki ilahî dinlere ait olup Kitap veya sünnette zikredilmiş olan hükümlerin Müslümanlar bakımından hüccet sayılıp sayılmaması açısından dörtlü bir taksime tâbi tutulmaktadır:1. Kitap veya sünnette zikredilmeyip sadece önceki semavî kitaplarda geçen hükümler. Bu hükümlerin Müslümanları bağlamayacağı, hatta bu gibi hükümlerle amel etmenin caiz olmayacağı hususunda fukahâ arasında ittifak vardır. Çünkü bunların sıhhati hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. 2. Kitap veya sünnette yer almasına rağmen Müslümanlar hakkında mensûh olduğuna dair delil bulunan önceki ilahî tebliğler. Bunlar neshedildiği için Müslümanlar açısından hüccet sayılmayacağı hususunda fikir birliği vardır. Bu kısım için sünnetten “Ganimet alma benden öncekilerden hiç kimseye helal kılınmadığı hâlde bana helal kılındı,” (Müslim, “Mesâcid”, 56) hadisi örnek gösterilir. Çünkü bu hadis, önceki ümmetlere ganimet ile ilgili yasak hükmünün Müslümanlar açısından söz konusu olmadığını göstermektedir. Dolayısıyla ganimetin yasak olması Müslümanları bağlamaz.  3. Müslümanlar hakkında da yürürlükte kalan önceki ilahî dinlere ait hükümler. Fakihler buna oruç ibadetini örnek gösterirler. Çünkü “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı” (el-Bakara 2/183) âyetinden orucun farz olması önceki ümmetlere ait bir hüküm olduğu ve aynı zamanda Müslümanlar hakkında da yürürlükte kaldığı anlaşılmaktadır. Âyetin açık ifadesi bulunduğu için oruç farizasının Müslümanlar hakkında da söz konusu olduğu noktasında her hangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Hz. Peygamber’in “O (kurban kesme), atanız İbrahim’in sünnetidir” (İbn Mâce, “Edâhî”, 3) tarzındaki hadisi de kurban kesmenin Müslümanlar açısından geçerli olduğuna ilişkin örnek olarak gösterilebilir. Zira bu hadis kurban kesmenin Hz. İbrahim’in dininde olduğu gibi Müslümanlar hakkında da geçerli olduğuna delalet etmektedir.    4. Müslümanlar hakkında yürürlükten kaldırıldığına veya yürürlükte bırakıldığına dair delil bulunmayan önceki ilahî dinlere ait hükümler. Fakihler buna “…İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır,” (eş-Şu‘arâ 26/155) ve “Onlara suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun” (el-Kamer 54/28) âyetlerinde geçen ortak bir şeyin ortaklar arasında nöbetleşe kullanımına ilişkin hükmün (mühâyee) Müslümanlar için de söz konusu olup olmadığı ile ilgili herhangi bir delil bulunmamaktadır. Aynı şekilde “Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir,” (el-Mâide 5/45) âyetinde kısasla ilgili hükümlerin Tevrat’ta yer aldığı belirtilmekle birlikte bu hükümlerin Müslümanlar bakımından yürürlükte kalıp veya yürürlükten kaldırıldığına ilişkin herhangi bir delil bulunmamaktadır.

【 授权许可】

Unknown   

  文献评价指标  
  下载次数:0次 浏览次数:0次